30 Eylül 2010 Perşembe

DOMATES KONSERVESİ


Kışlık hazırlıklarımızı yapmaya geçen hafta arkadaşlarla karar verdik..Biraz yorucu oldu ama yaparken çok zevk aldık.Bugün size domates konservesini nasıl yaptığımızı anlatacağım.
Malzemeler:
-İstediğiniz kadar domates(ben 3 kg aldım),
-Kaya tuzu tepeleme 2 yemek kaşığı,
-Yarım çay bardağı zeytin yağı,
-3-4 tane yeşil biber
-2 kavanoz ve sağlam kapak
Yapılışı:
-Domateslerimizi ve biberleri yıkıyoruz iri küpler halinde doğruyoruz veya benim gibi işin kolayını seçip robottan geçirebilirsiniz.
-Derince bir tencereye dolduruyoruz ,üzerine tuzunu yağını ekliyoruz.Kaynayıncaya kadar pişiriyoruz.Kaynadıktan sonra 5 dakika bekliyoruz.
-Kavanozları iyice kurulayıp kaynayan sosumuzu sıcak sıcak kavanoza dolduruyoruz.
-Kavanozların ağzı yağ olabilir bu yüzden kuru bir bezle yağını silip, kabaklarını sıkıca kapatıyoruz.
-Ters çevirip soğuyuncaya kadar o şekilde bekletiyoruz.Soğuduktan sonra kapaklarınında sızıntı olup olmadığını konrtol ediyoruz.
- Işık almayan bir mutfak dolabına dizip saklıyoruz.
-Kışında yemeklere sos olarak veya menemen olarak afiyetle yiyoruz.

29 Eylül 2010 Çarşamba

KIŞ HAZIRLIKLARI


BİBER KURUSU:
Efendim genellikle kış hazırlıklarını büyüklerimiz yapar biz izlerdik.Sonraları bir de baktık ki biz de büyümeye başlamışız ve iş başa düşmüş.İş böyle olunca elimizden geleni yapalım kışa hazırlıksız girmeyelim dedik.Şimdi diyeceksiniz ki kışın herşey var ne gerek var bunlara?Var varolmasına da doğal değil neden doğalı duruken hormonlusunu yiyelim değil mi?:)))
Gelelim biber kurusuna ;
ben bu biberleri pazardan aldım yıkadıktan sonra iri iri kestim.Tepsinin içine bez serdim sonra üzerine doğradığım biberleri serdim.Balkona bıraktım güneş alan bir yere.3 günde kupkuru olmuştu.Topladım bez bir torbanın içine koyarak muhafaza ediyorum..
Nerede mi kullanacağım:
-Kışın yaptığım sıcacık çorbaların içine biraz atıyorum,
-Haşlayıp yağda kavurup kahvaltıda afiyetle yiyebilirsiniz.
-Kuruluk fasulye ve baklanın içinde kullanabilirsiniz.Yani kullanım şekli sizin keyfinize kalmış
Sırada nefis turşular var ..Çok yakında ..
Afiyetler olsun

28 Eylül 2010 Salı

MUSTAFA SANDAL ŞANLIURFA' DA

Mustafa Sandal Şanlıurfa da
Sanatçı: Mustafa Sandal
Yer : Muhabbet Kart Konser Sahnesi - Şanlıurfa 11 Nisan stadyumu
Tarih: 28 Eylül 2010 Sali 21:00
Fiyat : Muhabbet Kart Konserleri ücretsiz
Konser Bugün... Yakın çevrede oturan Mustafa Sandal sevenlere duyurulur..
Foto Alıntıdır.



24 Eylül 2010 Cuma

TRABZON-UZUNGÖL-SÜMELA MANASTIRI

                                    
Efendim yıllardır televizyonlarda izlerdim ben Uzungölü.Birgün mutlaka gitmeliyim dediğim bir kaç yerden biridir kendileri:)
Ve bu sene görmek kısmet oldu ama o hayalimde büyüttüğüm yer değildi sanki ..Hani kimse yanlış anlamasın çirkin demiyorum.Güzel hemde çok güzel ama ben hayal kırıklığına uğradım yalnızca .Gittiğimde hep karadenizli insanlarla karşılaşacağımı düşünüyordum.Ama her tarafta Araplar vardı .Sanırım hayal kırıklığımda ondandı..
Tabi petrol onlarda para da!!!!Kendi vatanımızda biz yabancı gibi kaldık.Oteller Türk turistlere yer vermek istemiyor ,Araplara vermek için.Araplar doları bastırıyor.1 ise 5 ne fark eder adamlarda para ganii..Allah'tan biz turla gittiğimiz için sorun olmadı.
Yukarıdaki fotoda gölün arkasındaki köyün adı Sera köyü .Köy koruma altında yeni yapılaşma yasak.Otantik yapısı bozulmasın diye:))
Uzungöl'de gölün etrafında oteller ve çarşısı var.Ama asıl manzara yaylalarda.

                           Yol güzargahında sık sık mola vererek zirveye ulaşıyorsunuz.Gördüklerinize şaşırıyorsunuz.


                                      
Yaklaşık bir saatlik minübüs yolculuğundan sonra yaylalarına ulaşıyorsunuz.

 O kadar çok çiçek çeşidi var ki insan "Aman Allahım bu ne güzellikler böyle "demeden kendini alamıyor.
 İnsanlar o kadra yüksek yerlere yayla yapmışlar ki şaşırıp kalıyorsunuz.Burada nasıl yaşıyorlar diye.Ama havası ve güzel manzarası insanın ömrüne ömür kadar ..
 Yavaş yavaş bulutları geçiyoruz.Yol boyu Bal satan insanlara rastlıyorsunuz.
 O gün benim doğum günümdü.Eşim tarafında toplanan bu çiçeklerde hayatımda aldığım en güzel çiçeklerdi..
                                                                            İşte bulutlar ayaklarımızın altında.
 Bu çiçeğin adı dağ gülü.Resmen gül tarlası gibiydi..
 Zirvede bizleri iki tane volkanik göl bekliyordu.Aygır  gölü ve Balıklıgöl..

 Aygır gölünün ve balıklıgölün her tarafı rengarek çiçekler doluydu Çekmekten yoruldum desem abartmış olmam.
 Uzungölde bir gece Ensar Otelde konakladık.Otelde odalar dar dar sıkıcı ..ben pek beğenmedim..Bir gece Uzungölde konakladık.Burada mıhlama,balık yeme imkanınız var.Sonrasında Sümena Manastırına hareket ettik.
 Manastırı görmemizle şaşırmamız bir oldu.O ne yükseklik öyle ya..Karadeniz Rumları arasında anlatılan bir efsaneye göre Atina'lı Barnabas ile Sophronios adlı iki keşiş aynı rüyayı görmüşler; rüyalarında, İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’ın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryem'in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela'nın yerini görmüşler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Trabzon'a gelmiş, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve ilk kilisenin temelini atmışlardır
 Kilisenin iç kısımlarında incilden sahneler mevcut .Tarih düşmanı bazı kendini bilmezler buralarıda talan etmişler .Sevgililerinin ismini kilisi duvarlarına yazacak kadar çok sevmişler.Bazı eserlerinde yabancı ziyaretciler tarafından kaçılırdığı belirtildi.Dünya Kültür mirası diyoruz şahsi miras değil efendiler...!!!!!!!!!
 Sümeladan sonra sırada Trabzon şehir merkezindeki Atatürk Köşkü var.İşte bu güzel çiçekler o bahçeye ait.O kadar güzel bir bahçe yapmışlar ki insan kendini cennette sanıyor.Atatürk bu evde 2 defa kalmış herşey yerli yerinde ve çok etkileyici benim gibi bir Atatük sevdalısı için onun yaşadığı  kaldığı yerleri görmek memmuniyet verici.
 Trabzonda evlenen çiftler burada gelin düğün fotosu çektirmeye geliyorlarmış.Hatta biz ordaykende bir gelin-damat vardı.Doğal manzara tabi bundan iyisini nerde bulacaklar:)))

Trabzon gezimiz burada sona eriyor yol güzargahında Akçabat var.Eee anladınız siz oni

Akçabat köftesi yani.Yanında da süper bir piyaz,Laz böreği..Deniz kenarında körfez köfte salonunda bu güzellikleri tatdık Harikaydı..

23 Eylül 2010 Perşembe

ÇAY NASIL DEMLENİR?

"Çay, dünyanın gürültüsünü unutmak için içilir." der Çinli bir filozof...
Çay içmek başlı başına bir keyif işidir.Peki çay nasıl demlenir?
Bu sorunun cevabını işin uzmanından yani bir çay fabrikasından aldık ve sizlerle de paylaşmak istiyorum.Efendim bugünkü durağımız Rize yolu üzerindeki çay fabrikası..Bizi çok sıcak karşıladılar miss gibi çaylarından ikram ettiler..Kendilerine çok teşekkür ediyoruz.Gelelim çay nasıl demlenir mevzusuna:
*Taze, yumuşak, kireçsiz ve soğuk su kullanmalı.
*Çay, nem ve harici kokulardan etkilenmeyecek şekilde kuru ve hava almaz bir kaptan saklanmalı.
*Daha iyi bir demleme ısısı elde etmek için demliği ısıtmalı.
*Çayın ölçüsüne dikkat etmeli; beher bardak için ortalama bir çay kaşığı dolusu çay ideal ölçü alınmalı.
* Kaynayan suyumuzu demliğe dökerken AMAN DİKKAT püf noktası burası:)) Demliğin tam ortasından belli bir noktadan döküyoruz suyunu.Öyle demliğe suyu gezdirerek dökmek yok yani
*..Demliği çaydanlığın üzerine koyuyoruz ve 15-20 dakika kadar bekliyoruz yani demliğin içindeki çay kendiliğinden çökene kadar.Baktınız ki çay çökmüş tamam şimdi içebilirsiniz.
* Hatta içmekte acele edin 15 dakikanız var.Bu şekilde demlenen çay 15 dakikada tüketilirse iyi olurmuş..
Afiyet olsun..
Çay fabrikasından bir manzara
Rize müzesi

21 Eylül 2010 Salı

RİZE-ÇAMLIHEMŞİN-FIRTINA DERESİ-AYDER YAYLASI

Gezimizin bugünkü durağı Rize..Çay bahçeleri yaylaları ile Rize tadına doyulmaz bir yer.Çamlıhemşin yolu üzerinde Fırtına deresi bizi karşıladı.

                      Taş köprü üzerinden çay ve kivi bahçelerine geçtik .Köprünün hemen bitişindeki yerde çayımızı yudumladık...

Çay bahçesi

İlk kez kiviyi dalında gördüm asmaya benzettim:))
Yol üzerinde yabani armut satan kadınlar, el emeği yaptıkları eserleri satan kadınlarla karşılaştık.

E Fırtına deresinde duruluırda raftıng yapılmaz mı..Bizde bu güzel fırsatı değerlendirip raftingimizi yaptık.Heyecan, macera hepsi bir arada tur arkadaşlarımızla çok eğlenceli zaman geçirdik..




Burası çamlıhemşin sokaklarıı.Çok beğendiğim yerlerden biriydi.

Çamlıhemşinin sokakları rengarek çiçekler doluydu.Dağların arasında ve yeşillikler içinde dere kenarında bir yer Çamlıhemşin..
 
İşte Ayder yaylası..

Birden bir sis çöktü bir yağmur ..Ayder'e giderken şemsiyesiz ve yağmurluksuz çıkmayın yola hatta kışlık bir hırka ve montta iyi olur:))

Bu da Ayder 'den Gelintülü şelalesi


Kaldığımız otel küçük bir aile oteli butik otel şeklinde.Yaylada otellere araçların çıkması yasak yol kenarında olanlar hariç.Telefirikle valizler otele ulaştırılıyor.Tabi sizde yürüyeceksiniz..Bu arada oteller tamammen ahşaptan içeri girerken galoş giyiyorsunuz.Bahmayın çok zahmetli gibi ama çok zevkli aynı zamanda.Kaldığımız otelin yanından insanlar çimlerin üztünde aşayıya doğru kayıyorlardı.Birde eğleniyorlardı ki sormayı..Biraz tehlikeli ama 
Otelde kalırken mis gibi ahşap kokusu arasında uyuyorsunuz. Uyandığımızda bizi yöresel bir kahvaltı bekliyordu.Tabi akşamada meşhur lahana sarması..

Bu güzel Ayder yaylasında tulum dinlemeden gelmek olmaz dimi..Foto pek net çıkmadı ama idare edin işte:))
Ha unutmadan Ayder Yaylasında aynı zamanda kaplıcalar mevcut insanlar buraya şifa bulmak için geliyormuş.Kimiside bizim gibi gezmeye tabi..
Burada meşhur Ayde çam balı bulmak mümkün..Hemde en doğalından..
Ben Ayder yaylasına çıktım ama bu da beni kesmedi daha olsa daha da gezerin diyorsanız..Mecaraya devam istiyorsanız Ayderden daha da yüksekte
Kavron Yaylası


(Bu foto netten alıntıdır.Bizim turda kavruna gidenler oldu ma ben çok yorulmuştum otelde dinlendim..)
Rakım
2700 m
Ulaşım
Çamlıhemşin ilçesinin 19 km. güney-doğusunda yer alan Ayder yaylasından 10 km. toprak yolla Aşağı Kavron yaylasına varılır. Ayder'den minibüs bulunabilir.Aşağı Kavron - Yukarı Kavron yaylaları arası üç kilometredir.
Özellikler
2300 m. rakımlı Yukarı Kavron Yaylası Kaçkar Dağı zirvesine (3937 m.) yaklaşık 8 km. mesafededir. Bu yayla, Kaçkar Dağına tırmanış yapacak dağcıların ilk kamp yeridir. Altyapısı bulunmayan yayladaki bakkaldan bazı gıda malzemeleri temin edilebilir. Kaçkar Dağına tırmanışta yük taşımak için katır kiralanabilir. Konaklama tesisi ve Lokanta yok.

Eğer şansınız varsa sis yoksa Kaçkar Dağlarını görebilirsiniz..Tabi pek mümkün olmuyormuşş
Ayderden çıkışta Rize yolu üzerinde Rize bezi fabrikasına uğradık hediyelik güzel şeyler vardı..Biraz pahalı ama el dokuması nihayetinde olacak o kadar:))
Çay Fabrikasına uğradık..Çayın nasıl demlenmesi gerektiğini yetkili ağızlardan dinledik..Üzülmeyin ben size anlatacağımm ama yarınn...

20 Eylül 2010 Pazartesi

ARTVİN GEZİSİ-GÜRCİSTAN SARP SINIR KAPISI

Artvin hakkında çok şey duymuştum.Mutlaka gezmeliyim görmeliyim diyordum ama kısmet olmuyordu.Efendim kısmet bu güneymiş:)))Artvin'i gördükten sonra anlatılanların az olduğunu fark ettim.:))Aman Allahım bu ne yeşilllik.
Artvin şehir merkez bana çok değişik geldi ama yaylalarına bayıldım..Merkezi ise dağ yamaçına kurulmuş bir şehir..Dar dar sokakları ,çıngın insanları vardı.Şehirde okuma oranı çok yüksekmiş.Bu harika bir durum.
Şehir merkezine 10 km uzaklıkta Kafkasör Yaylasını ve oradaki arenayı görmenizi isterim..

Eşsiz güzellikleriyle dinlenmek isteyen ve manzara görmek isteyen insanlar için birebir yayla burası.Kamp alanlarında çadır imkanı  ve bungalov evler mevcur.Yaylada çeşit çeşit bitki türleri mevcut.Yaylada dolaşırken dağ böğürtlenleri ve bir çok değişik doğal bitki görüp yiyebilirsiniz..
Kafkasör yaylası şenlikleri ,boğa güreşi,karakucak güreşleri ve müzik etkinlikleri düzenlenir.

Boğa güreşlerinin oluşumu ve günümüze kadar gelişi ise şöyledir: Eskiden Artvin halkı genelde yaylacılıkla uğraşırdı. Her yaz, köylerden, otun yazları bollaştığı yaylalara çıkılırdı. Hayvanlarıyla birlikte yaylalara çıkan köylülerin mola yerleri Kafkasör´dü. Bu mola esnasında birbirlerine yabancı olan boğalar dövüşürlermiş. Bu boğa güreştirme geleneği haline dönüşmüş ve günümüze kadar gelmiştir. Güreşin nasıl yapıldığını açıklayacak olursak, öncelikle boğalar boyun sınıflarına göre sınıflandırılır. Boğalar arenaya çifter çifter çıkartılır ve güreştirilir. Güreş esnasında güçsüz görünen boğa yenilmiş kabul edilir ve arenadaki yetkililerce ilgili bölümden dışarıya çıkartılır. Boğaların zarar görmemeleri ve işkenceye maruz kalmamaları için kurallar uygulanmakta ve güreş esnasında çok dikkatli olunmaktadır. Kafkasör´de yapılan boğa güreşlerinin dünyada başka bir eşi yoktur.

Bu sistem böcek sepeti zararlı haşereleri çekmek için kullanılıyormuş





Gürcistan Sarp sınır kapısı.Bu köy ikiye ayrılmış sınırlar çizilirken köyün yarısı Gürcistana diğer yarısıda Türkiye ye verilmiş?Nasıl bir anlayışsa bu:))
Bu arada sınırda satılan fındıklar harikaydı.Tadına doyamadık..
Yarın Ayder-Fırtına Deresi-yani Rizedeyiz...

17 Eylül 2010 Cuma

GÜN GÜN DOĞU KARADENİZ TURU

1.GÜN  ERZURUM GEZİSİ
Yaz tatilimizde küçük bir Karadeniz turu yaptık.Çok zevkli ve eğlenceliydi..Bu güzel geziyi sizinle paylaşmak istedim.Eğer sizde benim gibi Karadenizi merak ediyorsanız belki fikir onur düşüncesindeyim:))İşte turumuza başlıyoruz..
Turumuz Gaziantep'ten başlıyor.İlk durak ERZURUM
Sabah saatlerinde yöresel açık büfe kahvaltı yaptık arkasından Abdurahman Gazi Türbesi’nin ziyareti. Aziziye Tabyaları ve 93 Harbi Şehitlerinin ziyaret ettik.Erzurum’daki 5* lı otelimize yerleştikten sonra.Rüstem Paşa Çarşısı’nda Oltu Taşı alış-verişi ve Erzurum’un yöresel Cağ Kebabı’nı tadıyoruz. En büyük Selçuklu Medreseleri’nden biri olan ünlü Çifte Minare Medresesi, Ulu Cami ve Yakutiye Medresesi’nin gezdik.


Erzurum'un meşhur çağ kebabı


Meşhur Kadayıf sarması
Mutfak kültürü çok zengin bir şehir.İnsanları sıcak ve cana yakın.Havası için diyecek bir tek kelime var buzzzzzzzzzz

Selçuklu zamanından kalma Yakutiye Medresesi

Erzurum kalesi

Erzurum Kongeresinin yapıldığı bina

Tarihi Çifte Minare

                                                                                     Tarihi Erzurum Evi
Aziziye Tabyası

Yanıkdere Şehitliği


Kongre binasının içi

Atatürk Evi

Erzurum üniversitesi

Rüstem Paşa çarşısı( Oltu taşı çarşısı)





Tortumdayız

                                  Tortumun balı meşhur ,hem nasıl meşhur olmasın ki her çiçeğin üstünde bir arı:)))
                   Rehberimiz Şerif Bey Tortumluydu bizi kendi bahçelerinden getirdiği vişnelerle besledi:))Sağolsun..
Vişnlerin tadıda birbaşkaydı hani:))

Tortumu geçtikten sonra Karşımıza Kanuınsuz Dağları çıkıyor..

Türkiye'nin en yüksek şelalesi olan Tortum şelalesi
Erzurum gezisinde resmen bir tarihi geçit yaşadık.
Erzumum güzel bir şehirdi.Konakladığımz otelimizde gayet neziz bir yerdi.
Kesinlikle gezmenizi tavsiye ederim .Gezimizin birinci bölümü burada sona erdi.İkinci bölüm Artvin,Rize..Arkası yarın :)))